Mahmut Erdem kitabının imza gününde okurları ile buluştu
Danimarka’da yaşayan politikacı, şair ve yazar Mahmut Erdem, kısa bir süre önce Türkiye’de çıkan son kitabı ”Mamo İle Adul – Dağların Ardında Bir Aşk Masalı” adlı kitabının Kopenhag yakınlarındaki Bröndbyöster Belediyesi Kültürevi Kilden’de gerçekleşen imza gününde okurlardan yoğun ilgi gördü. Okurlarıyla sohbet eden Erdem bol bol kitabını imzaladı.
KOPENHAG -Danimarka’da yaşayan politikacı, şair ve yazar Mahmut Erdem’in son kitabı ”Mamo İle Adul – Dağların Ardında Bir Aşk Masalı” kısa bir süre önce Türkiye’de piyasaya çıktı.
Kitapseverleri, başkent Kopenhag yakınlarındaki Bröndbyöster kültür Kilden’de 25 Eylül Pazar günü tanıtım ve imza gününde bir araya getiren Mahmut Erdem, son kitabını imzalarken okurları ile kitabı üzerine bol bol sohbet etme fırsatı da buldu.
Etkinikte, yazar Mahmut Erdem’in yanısıra Sosyal Demokrat Parti Kopenhag milletvekili adayı Yıldız Akdoğan moderatörlüğünde Danimarka Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Sarı ve yazar Orhan Doğru da Mahmut Erdem ve kitabı üzerine birer konuşma yaptı.
Yıldız Akdoğan sunum konuşmasında, Mahmut Erdem’in hikayesinin yüzeysel de basit bir aşk hikayesi görünse de, derinlemesinde bir toplumsal soruna da parmak bastığını söyledi. Akdoğan, “Mahmut Erdem Danimarka’daki hayatını uyum ve göçmen sorunlarına adamış ve bununla yetinmeyip yazdığı eserlerle de toplumsal sorunları dile getiriyor” dedi.
Yıldız Akdoğan’ın Mahmut Erdem ve konuklar hakkındaki kısa açış konuşması ardından söz alan Prof. Dr. Ramazan Sarı, bilim ile sanat arasındaki ilişkiyi anlatan bir sunum yaptı.
Sarı konuşmasında, çocukluk ve gençlik yıllarında, Mahmut Erdem’in de bir önceki şiir kitabına adını verdiği “Mor Kayalar” adlı kayalıklarda şiirler, hikayeler yazdığını, ancak üniversiteye başladıktan sonra edebiyat yerine bilime ağırlık verdiğini ifade eden Sarı, “Ben devam ettiremedim. Edebiyat içimde ukte olarak kaldı. Edebiyatçı olmak yerine iktisatçı ve şimdi de bilim adamı oldum. Bilim insanı olduktan sonra farkettim ki, bilim ile sanat arasında amaç itibariyle çok büyük bir fark yokmuş. Her ne kadar benim hayallerimi Mahmut Erdem ve diğer edebiyatçılar gerçekleştirse de, hepimiz toplum için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Sadece farklı bir tabandan giderek bunu yapmaya çalışıyoruz. Bu kitap sadece bir aşk hikayesinden ibaret değil. Toplumsal bir arka plan var. Bu toplum içinde gelenekleri, görenekleri sosyal ve ekonomik yapıyı görüyoruz ve hikayeyi o kontekste oturtuğunuz zaman daha anlamlı oluyor. Çok güzel ve yalın bir dille yazılmış bir eser” dedi.
Daha sonra söz alan yazar ve çevirmen Orhan Doğru da konuşmasında, sözlü anlatım geleneğimizin ürünü bu çalışmanın ve benzeri çalışmaların bugün niçin önemli olduğuna dikkat çekti. Doğru, “Gerek eski zamanlarda okur-yazar oranının düşüklüğü, gerekse anadilimiz Kürtçe’nin önündeki engellerden dolayı yazılı anlatım geleneği, yazılı edebiyat gelişememiş. Ancak bu olumsuzluk beraberinde çok renkli ve zengin bir folklorik ve anlatım geleneği doğurmuş. Bu sözlü anlatım geleneği sayesinde atalarımız hikayelerini, masallarını ve hayallerini kulaktan kulağa kollektif bir hafızası olarak yüzyıllarca destan ve hikaye anlatıcıları aracılığı ile yaşatmaya çalışmışlar. Ancak yazıya dökülüp, ölümsüzleştirilemediği için bunların çoğu zaman içinde ne yazık ki unutuldu ve kayboldu. Edebiyat tarihine baktığımızda ise sözlü edebiyatın yazılı edebiyatın ana besin kaynağı olduğunu ve onu beslediğini görürüz. Sözlü anlatım geleneği atalarımızın iki yüz yıl önce Mezopotamya’nın dağlık bir kesiminden beraberlerindeki davarlarıyla birlikte Orta Anadolu bozkırının içlerine yaptıkları göçü bile ancak varsayımlara dayandırıyoruz. Atalarımız o zamanlar da geçmişlerine dahil çok şeyler getirdikleri gibi bir çok farklı hayat hikayeleri de getirdiler. O zamanın şartlarında yazıya dökülemediği için o insanlar da, hikayeleri de bugün unutulup gitti. Geriye dönüp baktığımızda bundan 55 yıl önce Danimarka’ya gelen birinci nesil babalarımıza bugün çok şey borçlu ve minnettarız. Çünkü onlar ilk kez bindikleri trenlerde ellerinde tahta bavullarla Danimarka’ya yabancı, misafir işçi olarak gelmişlerdi. Ancak tahta bavullarında en zaruri ihtiyaçlarının yanısıra biz yeni nesillere Danimarka’da yeni bir yaşamın filizlenmiş tohumunu oluşturacak türkülerini, masallarını, hikayelerini ve hayallerini de getirdiler. İşte, Mahmut Erdem abinin kaleminden kitaba dökülen bu romanda bu göçümüzün hikayelerinden biri. Sözlü anlatım geleneğinin bir ürünü. Bir kaç nesil sonra olsa da Mamo ile Adul’un aynı havayı solumuş, aynı sudan içmiş, aynı toprak üzerinde ilk çocukluk adımlarını atmış biri olarak hikayeye ayrı bir ilgim oldu. Çocukluğumun unutamadığım yaylasını bu hikaye üzerinden bize kazandırdığı için Mahmut Erdem abiye teşekkür ediyorum” dedi.
Yazar Mahmut Erdem de konuşmasına, etkinliğe katılan kitapseverlere ve konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Ramazan Sarı, yazar Orhan Doğru ve Sosyal Demokrat Parti Kopenhag milletvekili adayı Yıldız Akdoğan’a teşekkür ederek başladı.
Erdem, romanının yazım aşamasında başta eşi, çocukları ve torunları olmak üzere ailesi olmak üzere katkıları geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ederken, romanın nasıl ortaya çıktığını da anlattı.