‘Mültecilerin Suriye’deki evlerine sahte belgelerle el konuyor’
Suriye’den iç savaş nedeniyle kaçarak mülteci olanların evlerine sahte belgelerle el konulduğu bildirildi.
İngiliz The Guardian gazetesinin özel haberine göre sahte belgeler düzenleyen şebekeler ülkeden ayrılan mültecileri sahip oldukları evlerinden ediyor.
Gazetenin, Suriye’de Hesap Verebilirlik Gazeteciliği için Araştırmacı Gazetecilik (SIRAJ) ve kar amacı gütmeyen The Day After (Ertesi Gün) ile yaptığı haber ortaklığı çerçevesinde, bilgi veren eski bir avukat ülke çapında 20 kadar şebekenin bu amaçla faaliyet gösterdiğini belirtti.
Eski avukat Abdul Nasser Hoshan’ın verdiği bilgiye göre, hakim, avukat ve subay gibi görevlilerden 50 kadar üyesi bulunan bu şebekeler boş evleri tespit ederek satış belgeleri düzenliyor ve sahibinin bilgisi olmaksızın mahkeme yoluyla satışını zorluyor.
İşkence korkusuyla Suriye’ye gidemiyor
Haberde gerçek ismi gizlenerek Abdullah adıyla anılan kişi, evinin “çalındığını” Şam’da bir mahkemeye çağırmak için telefon açan polis memurundan öğrendiğini anlatıyor.
İç savaşta 2012 yılında ülkesinden kaçarak Türkiye’de mülteci olan Abdullah, evini uzak bir akrabasına devretmediğini kanıtlamak için uğraşıyor. Akrabası, Abdullah’ın evini kendisine devretmek için satış anlaşması imzaladığını ve kendisinin de ödeme yaptığını ileri sürüyor.
Abdullah, evin 2013 yılında Hava Kuvvetleri İstihbarat binasının bodrum katında yaşamını yitiren babasından kalan tek varlık olduğunu belirtiyor.
İç savaş döneminde hükümet güçlerinin protestoculara yönelik şiddet eylemlerini belgelediği için Suriye’ye döndüğünde işkenceye maruz kalmaktan korktuğunu ifade eden Abdullah, davada kendisini savunmak için ülkesine dönemeyeceğini bildiklerinden bu adımı hesaplayarak attıklarını ileri sürüyor.
Dördüncü Tümen’in mutlak gücü var”
Abdullah’a göre bu “hırsızlığın” Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın kardeşi Mahir’in yönetimindeki askeri birim olan Dördüncü Tümen’le bağlantısı var. Eski avukat Hoshan da aynı tümene işaret ediyor.
Hoshan gazeteye verdiği bilgide şebeke üyesi avukat ve yargıçların atamasında Dördüncü Tümen’in eli bulunduğunu ve bu nedenle şebekelerle tümen arasında ortaklık bulunduğunu iddia etti.
Aynı iddiayı dile getiren bir diğer kişi de Türkiye’de yaşayan iş insanı Abu Hassan. 2014 yılındaki Caydet el Vadi’deki evini yerinden edilen bir akrabasına açmış. Ancak daha sonra komşularından ailenin evden çıkarıldığını ve yerine başkalarının yerleştirildiğini öğrenmiş.
“Bu kişilerin Dördüncü Tümen mensubu bir subay olduğu söylendi. Nasıl olur? Ne yapacağımı bilemiyorum.” diyen Hassan zorunlu askerlik hizmetinden muaf tutmak amacıyla rüşvet vererek oğlunu konuyu araştırmak için ülkeye gönderdiğini belirtiyor. Hassan Dördüncü Tümen subayının evin eski sahibine giderek bir satış belgesini imzalamaya zorladığını ortaya çıkarmış.
“Sistematik yolsuzlukla karşı karşıyayız, ülke kaos içinde ve her şey silahların gücüyle oluyor.” diyen Hassan’a göre Dördüncü Tümen’in mutlak gücü var ve subaylarının da bu nedenle istedikleri her şeyi ele geçirebilir.
Geri dönmeyi zorlaştıran yeni bir etken
Suriye’de otoriter rejime karşı olan ve demokrasiye geçişi savunan sivil toplum kuruluşu The Day After derneğine hukuk danışmanlığı yapan Yargıç Enver Majanni’ye göre yolsuzluk şebekeleri savaş sırasında gelişti, birçok ev sahibinin belgelerini kaybetti, resmi binaların, mahkeme kayıtları ve tapular yok edildi.
Haberde Suriye’nin kötüleşen ekonomisinin de hırsızlıkların artmasında payı olduğunu ve düşük gelirli memurlar rüşvetin cazibesine kapıldığı ifade ediliyor.
Suriye halkının yarısı yerinden edildi, beş milyon kişi de mülteci olarak başka ülkelerde yaşıyor. Esad rejiminin iktidarda kaldığı sürece geri dönmekten korkan bu kitlelerin evlerinin ellerinden alınmasının da geri dönüşü zorlaştıran yeni bir etken olabilir.